Menü Kapat

Yokuş

ağır adımlarla çıkıyordu yokuşu, yükü ağırdı, öne doğru hafifçe kambur, en fazla otuz yıl sonra bu hız onun için normal olacak.
evi yokuşun yarısında, bir apartmanın ortanca katında.
gitmesi kolay, dönmesi zor bir yer evi.
çünkü kimse, evinden çıktıktan sonra, yokuş yukarı çıkmak istemez, o inişi bir başka inişle tamamlamaya gönüllü olabilir ancak.
ve gidilmek istenen yer, her zaman olmasa da, çoğu zaman yokuş inme kolaylığında olması istenen yerdir.
ağır adımlarla çıkıyordu yokuşu, dar omuzları çökmüş, bel vermiş sanki bedeni yokuş aşağı.
evi yokuşun yarısında, manzarasının yarısı bir çatıyla kapanmakta.
ama ancak yukarıdan aşağı yarısı yolun, aşağıdan yukarıya bakınca yol hep daha uzun.
tıpkı manzaranın olduğu gibi, aşağı bakınca çekilmiş tüller ve perdeler, bir hücre mahremiyetinde yuvalar.
uzağı görmesi keyifli elbet, insan gözünü yukarıy diktikçe görür uzağı, uzağa baktıkça güzel gelir her şey, tıpkı yaşamak gibi.
yakınlık kirletir manzarayı, binalar kirlenir, insanlar kirlenir. ancak yeterince uzakta olursa keyiflidir bir insana el sallamak, bir gemiyi seyretmek ya da akıp giden trafiği.
ve gidilmek istenen yer, her zaman olmasa da, çoğu zaman uzakta olmalıdır. gidilmese de, hayal etmesi güzel olduğu için.
ağır adımlarla çıkıyordu yokuşu, ellerinde poşetler, asıl yükü kendi, taşımaya gönüllü değil sanki bedenini.
evi yokuşun yarısında, tıpkı kendisi gibi, yolun olmasa da ömrünün yarısında.
oysa yolun en kolay kısmıdır ikinci yarısı, kalan yol gidilenden kısadır ne de olsa.
hedefe varmaktan öte, yolda olmaksa arzulanan, alınandan uzun görünecektir alınacak olan, ve yine de bilir insan artık varmanın mümkün olduğunu.

Bir yanıt yazın