özlem hızıyla döndüğümüz için eve ancak gecenin onikisinde vardık.
yolda avni’nin teybini bile açmaya yeltenmedik, kulağımızda kalan o son notaları silip götürmesin diye.
lakatos ve ekibi harikaydılar. bu kadar cana yakın, bu kadar sempatik görünen ekibin her bir üyesinin gidip yanaklarını mıncırmak istedim.
bas çalan çocuğun jest ve mimikleri,
jeno istvan lisztes’in pembe yanakları -ve flight of the bumble bee düzenlemesi tabii -,
ikinci kemancının kemal sunalvari hareketleri,
gitaristin başını kaldırmaya cesaret edemeyen mahçup edası,
zebra desenli çorabı, taşlı papyonu, taşlı kol düğmeleriyle tam bir çingene olan lakatos’un tüm hareketleri konsere bambaşka bir tat, bambaşka bir keyif kattı.
ve seyirciye verdikleri enerji… en sonunda dört koltuk solumuzda oturan altmışında bir hanımefendisi dansetmeye sürükledi.
kaç konsere gittim crr’de, seyirciyi yormadan bis’e dönen, set listinin üstüne üç tane parça birden çalan ve aralarında hatırla ey peri gibi bir esere dair düzenlemeye yer verecek kadar seyircisini, gittiği yeri önemseyen sanatçı görmedim. bu inceliktir, zarafettir, güzelliktir.
çok güzeldin lakatos, her şeyinle büyüledin bizi.
not : tam önümüzdeki sırada üç tane kabarık sarı saçlı ve kürklü teyzenin oturması tesadüf olamaz.