Nina Simone’u severim ama keşke bu eseri seslendirmeseydi derim çoğu zaman. Çünkü bu eseri bir tek Jacques Brel’e yakıştırabiliyor aciz kulaklarım. Siz de dinleyin istedim bu yüzden, kararı kendiniz verin.
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=za_6A0XnMyw]
İnternette bulduğum Türkçe sözleri – biraz düzelterek – paylaşmak istiyorum bu vesileyle, İngilizce alt yazı ile aranız kötüyse, ikinci dinleyişinizde, sözleri buyrun okuyun :
terk etme beni
unutmak zorundayız,
herşey unutulabilir,
geçip giden herşey…
unutmalı:
yanlış anlaşılmalarla,
yitip giden zamanı.
ve zaman kaybedilir:
anlamaya çalışmakla,
geçen o saatleri..
ki zaman zaman,
“niçinler” öldürür
kalplerdeki mutluluğu…
terk etme beni…
bense yağmur taneleri sunacağım
yağmur yağmayan ülkelerden getirilmiş.
yaracağım toprağı,
ölümümde bile,
sarmalamak için bedenini,
altın ve ışıkla.
sana bir ülke vereceğim:
sevginin kral olacağı,
sevginin kural olacağı,
ve senin kraliçe olacağın.
terk etme beni
terk etme beni
delice sözler yaratacağım,
sadece senin anlayabileceğin.
sana, oradaki
sevenlerden bahsedeceğim,
kalpleri iki kez alev alev yanan,
seni bulamadığı için ölen,
o kralın öyküsünü anlatacağım sana.
terk etme beni
biz sıkça görürüz
eski bir volkandan alev fışkırdığını..
çok eski olduğunu sandığımız.
bazen bunun gibi,
yanmış topraklar
en verimli nisandan,daha çok ürün verebilir
ve akşam gökyüzünde birleşmezler mi onlar
kızıl ve siyah ışıklar vermek için
terk etme beni
terketme beni
artık ağlamayacağım,
artık konuşmayacağım,
bir tek burada saklanıp,
senin dansedip gülümsemeni,
şarkı söylemeni ve gülmeni görmek için.
bırak olayım: gölgenin gölgesi,
elinin gölgesi,
köpeğinin gölgesi
ama terketme beni.