sözlük yazarı katedral’in de teşvikiyle, ona yazdığım mesajı alıntılamak istiyorum, tam bir eleştiri değildir, üstelik spoiler içerebilir.
kitapta klişeler var, hem de epeyce fazla. ama yazarın genç ve acemi olduğu düşünülürse mazur görülebilir.
betimlemeler istikrarlı ve eş kaliteli değil, bazen kendini kaybedip çok fazla betimlemeye veriyor zaman ve enerjisini, bazense üstünkörü geçiveriyor. bazı sahneler gözünüzün önünde canlanırken bazı sahneler flu kalabiliyor.
yazarın hayal gücünün ve kurgu yeteneğinin güçlü olduğunu söyleyebilirim.
ama çok dar bir alanda başlayıp bitiriyor hikayeyi ve bu esnada alan etüdünü iyi yapmadığını ne yazık ki hissedebiliyorsun.
misal vereyim : eğer türkiye’de geçen bir kitap yazıyorsan, eskişehir’den ağrı’ya uçakla gideceksen, önce eskişehir’de havalimanı olup olmadığına, sonra ağrı’ya sefer olup olmadığına bakar ve buna göre yazarsın. doğru şekilde ayarlarsan bunu, okuyucuyu kendine bağlarsın. ama bunu bilmeden davranmışsan, okuyucuyu kaybedebilirsin.
geri dönüşler, geçmişten beslenmelerle iyi bir şey yakalamakla birlikte, ihsan oktay anar öykünmeleri, dile/osmanlıcaya/eski türkçe’ye hakimiyetindeki zayıflık nedeniyle sadece öykünme düzeyinde kalıyor. keşke öncesinde eski türkçe konusundaki hakimiyetini güçlendirse, dilin ağdalı kullanımını konusundaki hakimiyetini geliştirseydi diye vahlandığım oldu.
vasat demek istemiyorum, çünkü yazara haksızlık edeceğimden endişeleniyorum, genç edebiyatçılar arasında orta vadede kendine iyi bir yer edinebilir.
kitaba da, yazara da bir şans vermeye değer bence.
dip not : yayıncısıyla konuştuğumda kitap için düşünülen ilk ismin kefenyırtan olduğunu öğrendim. inanın bu isim daha çok yakışıyor, bu alt isimle okumanızı öneririm.
dip not 2 : sözde 5 aydır ben bir eleştiri yazacağım diye kenarda tutuyordum bu metni, sonunda yazamayacağımı anlayıp yolla’ya tıklamaya karar verdim. sürç-i lisan ettiysem affola..