Menü Kapat

Ateizmin Çeşitleri Nelerdir? Nasıl Otistik Ateist Olunur?

Devreler yandı biraz galiba, birazdan okuyacaklarınız sizde de aynı etkiyi yaratmazsa, sizi tebrik etmeme izin verin. Lafı uzatmadan bugün okuduğum enteresan bir köşe yazısıyla başlamak istiyorum söze. Bu yazı Zeynep Belgeli adında bir kardeşimize ait. Haberburcu adında bir haber sitesinden. Siteyi ilk kez duymuş olabilirsiniz, şahsen ben ilk kez bugün duydum. Adını okuyunca burçlarla ilgili haber yapan bir site sandım, keşke öyle olsaymış. Zeynep kardeşimiz üşenmemiş, dün yayınlanan “Ateizm Nedir?” isminde bir yazı kaleme almış. Buyrun beraber bakalım yazıya :

Ateizm nedir? Ateizm kısaca “Tanrı tanımazlıktır.” Ateizmin birçok çeşidi var. Bunlardan iki tanesine kısaca değineceğim.

Birincisi teorik, ikincisi pratik Ateizm.

Teorik ateizm: Allah’ı inkârın yanı sıra peygamber, mucize, vahiy, ahret,  mistisizm vb. inançlar eleştirir şiddetle reddeder.

Pratik ateizm: Allah’ı yok saymakla beraber günlük hayatta dini tören vb. ortamlardan uzak kalarak Allah’ı hatırlatan her şeyden kaçınmaktadırlar. Yani tabiri caizse “yaşamlarına Allah’ı katmak istememekteler.”

Evet, kardeşimiz girmiş TDK’nın sitesine, okuyucuları için ateizmin tanımına bakmış. “Tanrıtanımazlık” yetersiz gelmiş ona ki, ateizmin birçok çeşidi olduğu şeklinde bir açıklama getirmiş. Bununla da yetinmemiş, bu birçok çeşidin arasından iki tanesini çekip almış, teorik ve pratik ateizm!

Tanımları ise daha bir takdire şayan. Allah’ı inkâr etmekle kalmayan teorik ateistler, bütün inançları eleştirir ve  şiddetle reddedermiş.. Pratik ateistler ise mistik ortamlardan uzak durmakla yetinmekte, teorik ateistlerin aksine(!) “yaşamlarına Allah’ı katmak istememekteymiş. Yani teorik ateistler militan, pratik ateistler ise pasifistmiş. Teorik ateistler pratik ateistlerin yaptığını yapmayıp ibadethaneye gidiyor galiba aynı zamanda. Çok acayip!

İsterseniz http://nooooooooooooooo.com/ adresine tıklayıp dünyayı yok edecek düğmeye basın.

Ateistlerin şu anti-teist geyiklerinden çektiğini başka kimseden çekmediğini söylememe gerek yok sanırım. Wikipedia’da bile şu açıklamayı yapmak zorunda kalmışlar ilgili maddede :

Ateist, tanrı veya tanrıların varlığını hayal ürünü bulan kişidir. Ateizm bir inanç değildir. Çoğu zaman yanlış ifade edildiği şekli ile (tanrıtanımaz kelimesinde olduğu gibi) tanrıyı inkar eden kişi değildir. Çünkü “inkar” varolan bir şeyin reddedilmesi anlamı taşır, oysa ki ateistlere göre tanrı varolmadığı için onun “inkar edilmesi” de yanlış bir terminolojik kullanım olacaktır.

Zeynep’in yazısına kaldığımız yerden devam edelim. Bakalım o başka neler demiş?

Ateizmin kutsalları akıl, düşüncedir.

Evreni evrenle açıklar dolayısıyla bunlara materyalist de diyebiliriz.

Çoğunluğu eğitimli, fazlasıyla zeki espri yetenekleri haddinden fazla gelişmiştir.

Tapındıkları “düşünce” olunca haliyle fazlasıyla okurlar.

Bununla beraber -özellikle ergen kesimde- ahlaki (etik) kurallar fazla önemsenmez

Diyaloglarında seçtikleri kelimelerin ahlakiliklerini kontrol etmez, özellikle savunma vb. durumlarda rahatlıkla argonun ötesinde bel altı konuşmaktan çekinmezler.

Bunun sebebi de kendilerini bağlayan bir dini kurallar bütününün olmayışındandır.

Gereğinden fazla rahattırlar.

Sanat dünyasından tutun da iş dünyasına ve medya kesimine kadar ateistler mevcut. Kimi açıkça belli etmez inancını, kimi daha rahattır; söylemekten çekinmez.

Neti, sosyal medyayı yoğun kullanır; (Twitter, Youtube, Google Facebook vb.) müthiş bir şekilde organize olurlar.

Her birinin açtıkları onlarca hesap üzerinden adeta sosyal medya patronluğuna soyunmuşlardır.

Şu bol enter’lı yazma geleneği Yozdil’den hatıra kaldı bizlere. Adam tek başına bütün yetişen “parlak” kalemleri etkiledi, onları kendisine benzetti. Neyse… Kardeşimiz epeyce hırslanmış. Okuyucusunu bilgilendirmek adına ateistler hakkında ne biliyorsa yazmış! Düşünceye tapınmak gibi ateizmde olmayan şeyleri ateizme atfeden zırvaları bir kenara koyduğumda, söylediklerinin en azından bir kısmının gururumu okşadığını(!) inkâr edecek değilim. Kim eğitimli, zeki, espiritüel olarak anılmaktan rahatsız olur ki?! Kaldı ki “ateistlerin çoğunluğu“nun eğitimli ve zeki olduğunu itiraf etmek de, bir müslüman için zor olsa gerek.

Bu arada, Zeynep kavram kargaşası yaratmaya çalışmaktan da geri durmamış. Politzer Felsefenin İlkeleri isimli eserinde Materyalizmi “Evrenin bilimle açıklanması” olarak tanımlar. Evrenin evrenle açıklanmasından daha anlaşılabilir bir tanım bu. Öte yandan, “argonun ötesinde bel altından konuşmak” gibi seksist bir tavırı zeki, eğitimli, espiri yeteneğine sahip ve çok okuyan (kendisinin tanımları) bir kesime atfetmek oldukça abes olsa gerek. Çünkü toplumda seksist ifadeye karşı direnen insanlar ekseriyetle Zeynep’in betimlemelerine uyan insanlardır (ateist olmak zorunda değil, yanlış anlaşılmasın). Bilakis, toplumun daha az okuyan, kendini daha az geliştirmiş kesimlerine atfedilecek bir tavırdır bir tartışmada savunma durumunda kalınca küfretmek!

Kendilerini bağlayan bir dini kurallar bütünü olmadığı için ahlâkiliklerini kontrol etmeme (bu ne demek yahu?) hikayesi, daha önce defalarca kez karşılaştığımız bir itham. Bunu hep şeye benzetiyorum içimde. Evde baba korkusuyla oturup sokağa oynamaya çıkamayan çocuk, dışarıda oynayan çocukları camdan izleyip onlara laf atmaya çalışıyor. Sahip olmadığı özgürlüğü, seçim yapamama hâlini onları aşağılayarak aşmaya çalışıyor. Oysa ki, – ille de söyletecekler – ateistler ahlâki bir yoksunluk içerisinde değildirler, dışarıdan kendilerine empoze edilen ahlâki değerler yerine, kendi yarattıkları değerler ile yaşarlar hayatlarını. Ve açıkçası, cehennem korkusu ile bir şeyi yapmamak, dayak korkusu ile dışarı çıkmamaya benzerken ve ahlâki bir olgunluğu değil, ahlâki bir yetersizliği – düşünsenize, kendi ahlâki değerleriniz üzerinde bile söz sahibi değilsiniz – gösterirken; mantıklı olduğu için bir şeyi yapma/yapmama seçimine kendi başına, kendi iradesiyle karar vermek, Zeynep’in tabiriyle “ahlâkiliklerini kontrol etmek”, ateistlerin ahlâki yeterliliğe sahip olduğunu göstermez mi? Teistlerin yapma iradesini sözde yaratıcılarına devrettikleri için ahlâkiliklerini kontrol edemediklerini söylemek daha doğru değil mi?

Ateistlerin sosyal medyayı nasıl domine ettiklerini Fazıl Say’ın Hayyam’ın rubailerinden birini paylaştıktan sonra karşı karşıya kaldığı küfürlerden anlıyoruz zaten. Muhteşem despotlar bu ateistler! Muhteşem ahlâksızlıklarıyla sosyal medyada teistleri mahvediyorlar!

Yukarıda da belirttiğim gibi espri yetenekleri gelişmiş ve bunu dinin aleyhine hissettirmeden gerek twitter gerek facebook vb. üzerinden yoğun olarak kullanırlar.
Tartışmayı sever, özellikle Müslüman gençlerle fikir tartışmalarına girmek için fırsat kollarlar.
Allah ve buyruklarına dair kafa karıştırmaktan fazlasıyla hoşnut olurlar.
Ve bunu bir başarı olarak görmekteler.
Ateistler ne kadar zararlı sorgulaması yapmak gerekirse, fiziksel olarak pek zararları olmamakla beraber psikolojik ve maneviyat zayıflatma adına zarar teşkil edebilirler.
Bilinçaltına inmenin yollarını bilir o yönde İslam gençliğini etkilemeye çalışırlar.
İnançları zayıflatma adına her tür yolu “mubah” sayarlar.
Görsel ve yazınsal araçları alabildiğine ustaca kullanmaktalar.

Şu anda yazdığım bu yazı, sanırım Zeynep’in kastettiği ateist bizans oyunlarından biri! Bu da beni teorik ateist yapıyor! Ufak bir oynamayla terörik ateist bile olurum ben şimdi! İnsanları düşünmeye sevk etmenin ne büyük başarı olduğunun farkındayım, insanları okumaya sevk etmenin ne büyük bir başarı olduğunun farkındayım. Bir kişinin bile ufkunu genişletmekte başarılı olursam, bu başarı değil de nedir? İletişim dediğimiz şey paylaşarak büyüme ve ilerleme için değil de nedir? İnsanların bilinçaltına inmenin yollarını bilmiyorum, kimseyi psikolojik açıdan olduğu hâlden daha kötü bir hâle getirmenin peşinde değilim ama körler ülkesinde bir gözü kapalı yaşamaya çalışmıyoruz ki! Platon’un gölgeler mağarasındayız ve gölgeleri gerçek sanan insanlara güneşi göstermeye çalışıyoruz. Bunun nesi yanlış?

Bir insanın anne babası Müslüman olduğu halde neden ateist olunur sorusuna verebileceğimiz cevaplar: Yeterince manevi eğitim, bilgi, birikim almaması; boşluklar, çekici (Marjinal) arkadaş grupları ve en önemlisi sorumluluklardan (dini vecibe) kaçmanın rahatlığı diye sıralayabiliriz

Ateistlerin ne kötülüğü var inançları (inançsızlığı) kendine denildiğinde söyleyebileceğimiz evet inancı kendine, fakat başka kutsallara saygı duymak hakaret etmemek aşağılamamak kaydıyla…

Zeynep hiç üşenmemiş, sadece ateistler ile bildiklerini sıralamakla kalmayıp, sorunun kaynağına bir yazının iki paragrafıyla inip çözümlemiş bunu. Bunun için empati bile kurmuş – ki bu ateistlerin yapamadı bir şey, bilesiniz! Bu da bizi başlıktaki ikinci soruya yöneltecek birazdan, nasıl otistiklerde inanç lobunun olmaması ve gizli ateistliklerine!

İlk paragrafta söylediklerine gelince. Gerçekten bu konuda söz söylememe gerek var mı? Yani bir insanın ateist olmasına giden süreç bunlar mı? Agnostizme giden süreç ne peki? Deizme giden süreç ne? Özgür Düşünceye giden yolda hepimizin yaşadığı bu muydu yani? Bu kadar basit mi? Güldürmesin beni!

İkinci paragraf ise ayrı bir hikaye. Lekum dinikum veliyye din. Binyılın yalanı! Pekiyi, çok güzel! Sen bunu diyorsun da, senin inancın bu konuda samimi mi? Mürted’in katli vacip değil mi? Kâfir ile arkadaşlık edebiliyor musun? Ona önce tebliğ zorunluluğun yok mu? Tebliğini reddettiği zaman, onunla arkadaş kalabilmene izin veriyor mu dinin? “Başka inançlara hakaret etmeme, onları aşağılamama” yalanını daha ne kadar kalkan olarak kullanmaya çalışacaksınız? Ateizmin bir inanç olmadığı aşikâr iken, bilakis inanç mefhumunu hayali arkadaşlarla takılmaktan farklı görmezken ateizm, senin hayali arkadaşına saygı duyması abes değil mi? Yani sen dünya üzerinde, İbrahimi Dinlerin Tek Tanrısı hariç bütün tanrılara YOK demiyor musun? Onlara yalan demiyor musun? Onları aşağılamıyor, inananlarını cehennemle cezalandıracak kâfirler olarak görmüyor musun? Hatta, o Tek Tanrı’nın gönderdiği diğer dinleri de senin dinini göndererek geçersiz kıldığını söylemiyor musun? Bunu İbrahimi Dinler’in tamamı birbiri için her gün ama her gün yapmıyor mu? Bu masalla uyumak için insanlık biraz yaşlanmadı mı?

Şöyle bir durum da var ki ölümcül vb. hastalıklara sıkıntılara yakalandıkları vakit çaresizlik içinde bir çare arar sığınacak bir liman gibi duayı keşfeder Allah’ı anmaya başlarlar.

Ne kadar inkâr edilirse edilsin vicdanlarından fıtratlarından kaçamamaktalar.

Ateizm her ne kadar “tanrı tanımazlık” olsa da aslı hiçliktir, yoksulluktur, kendilerine kötülüktür.

Ateistlerin tapındıkları bilgi, tek başına kuru bir sonbahar yaprağı gibidir.

“En büyük kötülük Allah’ı yok sayma kötülüğüdür.”

En yoksul insan, mal yönünden yoksul olan değil, en yoksul insan Allah’ı tanımayandır.

Rabbim hidayete ehil olanlara hidayet buyursun!

(Saydığımız özellikler elbette genel değil toplumumuzdaki ateistleri kapsar.)

Parantez içerisindeki o komik cümle de dahil, yazının geri kalanı ve yargıları hakkında ne söyleyeyim ki?! İçi boş savlar, savlar, iddialar. Evet, ateistler hasta zihinli insanlardır, başları sıkıştığında insanlığın çocukluk hastalıklarından biri olan ilahi ebeveynde çözüm arayıp, hemen o ebeveyni yoktan var eder ve hemen ondan soruna çözüm bulmasını isterler!

Özet geçiyorum : Ateistler başka inançlara hakaret etmemeli, onları aşağılamamalı. Ama biz ateistleri aşağılayım, çünkü bu bizim inancımız!

Gelelim ikinci sorumuza… Hayli uzun bir yazı oldu, farkındayım. Bu konuya değinmeden geçmek istemiyorum. Az sıkın dişinizi, bunu da okuduktan sonra sinirleriniz o kadar bozulacak ki, bilgisayarı kapatıp gidip bir kahve yapmak ve hiçbir şey düşünmeden birkaç dakika nefes almak isteyeceksiniz. Bu yazının öncesini bile unutacaksınız :

Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya, “otistik çocukların beyinlerinde Allah alanı gelişmemiş, onun için ibadet etmeyi, Allah’a inanmayı bilmiyorlar” diyerek, adeta bir imam gibi şu sözleri kullandı: “(Otistik çocukların) bir yaratan olduğunu insanların buna inanıp ibadet ettiğini anlaması, kavraması, içselleştirmesi gerekiyor.

Nazım yaşıyor olsaydı, ve “Yirmibirinci Asırda Memleketimden İnsan Manzaraları“nı yazsaydı, bu adamı katar mıydı, bilmiyorum. Elimde olsaydı, bu adamla aynı kafa güzelliğine sahip insanlara pozitif ayrımcılık uygulanmasını isterdim, bundan eminim. Hangi konuda olduğu ise bende kalsın. Habere devam edelim :

“Onun için ibadet etmeyi, Allah’a inanmayı bilmiyorlar. Otistik çocuklara uygulanacak farklı terapi yöntemleriyle, çocukta farkındalık yaratmak gerekiyor. Bu farkındalığın içinde bir, duyularının iyi gelişip karşısındakiyle empati kurmayı öğrenmesi gerekiyor. Normal insanların yaptıklarını neden yaptığını öğrenmesi gerekiyor. Bunun sonucu olarak da bir yaratan olduğunu insanların buna inanıp ibadet ettiğini anlaması, kavraması, içselleştirmesi gerekiyor. Böylece beyinlerinde inanç alanı oluşturulabilir.”

Sosyolog hocamızın kaçırdığı bir nokta var : Yanlış hatırlamıyorsam, yakın zamanda insan beyni üzerinde yapılan araştırmalarda, inançtan kaynaklanan parapsikolojik deneyimler, psikolojik sorunlar ya da uyuşturucu kullanımına bağlı sanrı/halisünasyonların beynin aynı bölgesinde tetiklendiğini ortaya koyuyor.  Otistik çocukların bu sanrılara ihtiyacı var mı gerçekten?


“Farkında olmadan doğuştan ateist”

Otistik çocukların farkında olmadan rahatsızlık nedeniyle doğuştan ateist olduğunu belirten Kaya, “Bunun farkında değiller. Araştırmalar doğal olarak otistik çocuklar ile ateistler arasında bir bağlantı var diyor. Araştırmacılar ABD ve Kanada da, ateizmin, otizmin bir farklı versiyonu olduğunu söylüyor. Resmi bile tanımlayamayan çocukların Allah’ı tanımlamasını bekleyemeyiz. Otistik çocuğa yapılan terapi ile nesnelerin ne olduğunu fark ettirmemiz lazım. Bu da beyinde bulunan duyu alanlarına hükmederek yapmak gerekiyor” dedi.

Yetmiyor değil mi, sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi olmayan herkesi hasta ilan edeceksiniz! Feministler : HASTA! Komünistler : HASTA! Eşcinseller : HASTA! ABD ve Kanada’da yapılan hangi araştırmalar ateizmin otizmin farklı bir versiyonu olduğunu söylüyor, çok merak ediyorum. Sanıyorum hocamız, elektroşok ile beyni yakarak tedavi etmek istiyor otistik çocuklar ve atesitleri!


“İnançlı hale getireceğiz”

Kaya, Yüreğir Belediyesi ile ortaklaşa çalışarak Kültür Evleri’nde otistik çocuklara ücretsiz terapi merkezleri açılacağını belirtirken, terapi merkezinden kastını ise “burada otistik çocukları inançlı çocuklar haline getireceğiz” sözleriyle ortaya koydu.

Çok güzel konuşmuş, çok güzel anlatmış derdini İhlas Haber Ajansı’na. Onlar da çok hoş servis etmişler bu haberi. Çok mutlu oldum. Otistik çocukların yegâne derdi de, çektikleri inanç eksikliğiydi zaten!

Otistik olsun ya da olmasın, bir çocuğun doğuştan “özgür fikirli” olduğu gerçeğini bu insanlara anlatmak mümkün mü? İnancın ebeveynler ve/veya toplum tarafından dayatılmadığı bir bireyin inanmamasının mümkün olduğuna bu insanları inandırmak mümkün mü? Bilmiyorum.

Tek bildiğim yapılan araştırmalara göre, Japonya nüfusunun %60’tan fazlası, Rusya neredeyse %50’si, İsveç nüfusunun %80’ten fazlası teist değil ve onlar bu açıklamalara sadece güleceklerdir.

Keşke biz de gülüp geçebilsek.

Kaynak : http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1366618253&year=2013&month=04&day=22

2 Comments

  1. Emre Ersü

    Ötekileştirmenin en güzel buklelerini, çeşitlerini görmekteyiz ülkemizde. Çok değil bir iki sene önceydi galiba, dindar nesil konusunda başbakan “Dindar olmasın da tinerci mi olsun çocuklar?” demişti. Bunlara göre dindarlık bambaşka bir üstünlük, insanın upgrade edilmiş hali gibi birşey. Kaldı ki bu kafa inançlı İzmir insanını bile kafir ilan etmiştir, daha geçenlerde müftü çıkıp da “İzmir dindarlığının irfana ihtiyacı var” demedi mi? İnanmak da yetmez, inanıyorsan bile “onlar gibi” inanacaksın. Hani o yüzden dindar olmayana tinerci yakıştırması da yaparlar, otistik de derler, siyonist de derler, her türlü hakaret mübahtır, ama Fazıl Say Hayyam’dan alıntı yaparsa o başka, o hakaret.
    Ne yazık ki teistlerde sıkça rastlanan bir durum bu ikiyüzlülük, artık eğitim sistemi mi böyle veriyor yoksa kuranın bir öyle bir böyle söyleyen yanar döner bir kitap olmasından dolayı mıdır bilmiyorum ama ben bu işten gerçekten çok sıkıldım…

Bir yanıt yazın