Kapıyı ardına kadar açtı… İçeriye bir süre boyunca baktı anlamsızca. Karanlık holün duvarlarını kaplayan kasvetli tabloların üzerinde dolaştı bakışları. Ayakkabıları paspasa ağır ağır sürtünürken ağzının kenarından sarkan sigaranın külü eşiğe düştü. Sigaranın ateşi yeniden küllerin arasına gömülmeden önce -derin bir nefesin etkisiyle- çelik kapının karanlık desenlerini aydınlattı. Usulca girdi içer, kapıyı kaparken apartmanın koridoruna fırlattı sigarasını. Paltosunu vestiyere astı. Durdu, vestiyere baktı. Eli havada ikircikli bir şekilde ilerleyip geriledi, parmakları titredi. Sonunda yenik bir şekilde vestiyerden eskimiş bir atkıyı aldı. Önce iki eliyle sıktı atkıyı, sonra burnunu atkıya gömüp uzun uzun kokladı. Başı öne eğildi hafifçe, elleri yanına düştü. Atkıyı sol elinde belli belirsiz sıkarak mutfağa geçti. El yordamıyla çaydanlığı buldu. Musluğu açıp çok az su koydu. Ocağı yakıp çaydanlığı ateşin üzerine yerleştirirken kedinin varlığını fark etti. Dolaptan bardak, kaşık ve şeker çıkardı. Isınmış suyu bardağa doldurdu, şekerli attı, ağır ağır karıştırdı. Bardağı tezgaha bırakıp eğildi. Kedinin acıklı nâmelerini daha fazla dinlememek için alttaki dolaplardan birinden kedi maması çıkardı ve tamamını yere boca etti. Kedi iştahla yemeğine saldırırken o, az önce su ısıttığı çaydanlığı ağzına kadar su doldurdu ve dökülmüş mamanın yanına bıraktı. Bardağı sağ eliyle kavradı, ayaklarını sürükleyerek salona geçti. Kapıya en yakın koltuğa bıraktı bedenini, bardaktan fırlayan birkaç damla kaynar su elini yaktı. Bardağı, sigara izmaritleri ve küllerle kaplanmış sehpanın bir köşesine iliştirdi. Ceketinin ceplerini sigara paketi bulma umuduyla karıştırdı. Sonunda kırışmış bir paket buldu. İçine sıkıştırılmış çakmağı ve sigarayı çıkardıktan sonra paketi buruşturup sehpaya attı. Çakmağın sesi odayı doldururken, kısacık bir aydınlıkta salon belirdi gözlerinin önünde. Duvardaki tabloların kimisi yamulmuş, kimisi düşmüştü. Kitaplık yıkılmış, perdeler paramparça olmuştu. Halı sigara yanıklarıyla kaplıydı. Sonra tüm görüntüler belirsiz siluetler hâline geldi. Sigarayı sehpaya, bardağın yanına iliştirip atkıyı iki eliyle sıkmaya başladı yeniden. Yüzünü atkıya gömerken birkaç damla gözyaşını da bulaştırdığının farkında değildi. Atkıyı kalbinin üzerine bıraktı. Sigara ve sıcak suyunu içmeye başladı. Kedi geldi, kucağına oturup miskin miskin mırladı. Tırnaklarını pantolonuna geçirince hafifçe irkildi. Kedi hemen üzerinden atlayıp salonun başka bir köşesine çekildi. Sigarası bitti, sehpaya doğru rasgele fırlattı izmariti. Boşalan bardak elinden kayıp koltuğa düştü. Kaşığın sesi karanlıkta boğuldu. Elleri göğsünde, atkının üzerine kavuştular birbirlerine. Uykuyu dalarken gördüğü son şey kedinin siluetiydi, kuyruğunu kovalıyordu.
(2004 ya da 2005 yılında Bilgi Yaratıcı Yazım Atölyesi’nde verilen bir ödeve yazdığım metin. )