Menü Kapat

Bir İlkokul Anısı

offf..
nerden giriş yapsam..
şimdi ben garip bir çocuktum, beynim iki çalışır bir çalışmazdı. çalıştığı zamanlardaki fazladan performans da çalışmadığı zamanı telafi ederdi.
hala da olur öyle, devreler ısınınca düşük performans çalışmaya başlar beynim.
hayatım boyunca cevval bir adam olamadıysam, önüme gelen her işe girişemediysem de tam bu yüzdendir. neyse efenim, kendimi daha fazla yermenin anlamı yok. madem karar verdik eteklerimizdekini dökmeye, sözlük’ü çevirelim itiraf.com’a, ilkokul anılarımızı yazarak.
yıl bilmem kaç, ilkokul üç yada dörtteyim.
günlerden bir gün, benim lanet ilkokul öğretmenim benim elimden tutuyor, sabahın 6:45’inde andımız okumaya okulun önüne götürmeye çalışıyor.
o zamanlar da andımız yeni mi değişmiş ne, ezberlememişim daha.
koyun misali karşıdan söylendikçe eşlik ediyorum, başım havalarda.
şimdi, ben biliyorum andımızı bilmediğimi ama benimle çok gururlanan öğretmenim bilmiyor.
ne yaparım? nasıl yırtarım?
“hocam boğazım kötü” diyorum,
“birşey olmaaaaz!”,
“hocam, utanırım..”
“utanmazsııın.”
“hocam, lütfen”
“uzatma ülen! çık dediysek çıkacaksın…”
“ama hocam…”
“çok mu çekindin, tamam senin yanına zenep’i de verelim…”
“böhühühühü….”
evet, zeynep de bizim sınıfın en güzel kızı.
güzel olmakla kalmıyor, sınıfın en başarılı kızı.
benle zeynep derslerde rekabet halindeyiz, kafam bastığı zamanlarda tabii.
daha doğrusu o zamanlarda ben geçiyorum onu, kafam basmadığında zeynep.
omuz omuza bir mücadele.
benim gönlümdeki ise başka.
zeynep’e aşığım!*
ben aslında zeynep’e kendimi ispatlamaya çalışıyorum o kadar mücadele vererek, hem de sınıftaki erkeklerin öne çıkıp popülerleşmesinin önüne geçiyorum güya.
elele bir mücadele yatıyor gönlümde…
neyse efendim, hoca zeynep’i de yanına verelim deyince, benim elim ayağım boşalıyor.
nasıl olup da hatırladığımı sormayın, ilk aşk lan bu, kolay mı? acısını ve utancını çekmişiz onca yıl!
demem o ki, önde zeynep, arkada ben, düştük atatürk büstünün önüne uzanan yola. zeynep güvenli adımlarla dimdik yürüyor, ben ayaklarımı sürüyor, sarhoş sürücü misali sekiz çiyorum. omuzlar çökmüş, surat kaymış, önlüğün yakalığı bile daha bir kırışık geliyor bana o an.
okulun önüne sevdiğim kızla andımızı okumaya çıkıyorum, üstelik de andımızı bilmiyorum, boru mu?
toplasan yirmi adım yol, yirmi beş de yapsan bitiyor.
zeynep benden uzun, yerimize geçince aşağı bakmaya başlıyor, gözleriyle benden bir işaret bekliyor.
bakışlarını hissediyorum kafamın üstünde birlikte başlamak lazım ne de olsa andımıza.
eh, kurtuluş yok, başımı kaldırıp işaret çakıyorum, başlıyoruz tek sesle andımıza.
ama o da ne?
zeynep’in eli benim elime değiyor!
amanin, gitti andımız!
tüürküüm! (zeynep)
tüürkü (gulp!) (mecnun)
dooğruyum! (zeynep)
doğrudiyo! (mecnun)
o anda bir toparlanmaya çalışıyorum, ama ne çare!
ilkem! (zeynep)
yasam! (mecnun)
aha! kafa gitti eski andımıza!
siksen toparlayamam şimdi!
tam o anda benim beynimin ekonomik moda geçesi tutuyor.
yani duruyor!
andımızı unutuyor zavallı küçük mecnun.
neydi lan geri kalanı?
küçüklerimi korumak! ( zeynep!)
hmmm… (mecnun o esnada başını yukarı kaldırmış “neydi lan?” diye düşünüyor)
büyüklerimi saymak! (zeynep)
ufffff…. (mecnun okulun önünde olduğunu unuttu, büste yan döndü, ağaçlara bakıyor, andımızı hatırlamaya çalışıyor)
yurdumu! (zeynep!)
milletimi! (zeynep!)
ah! (mecnun okula sırtını dönmüş büstün taşını tekmelemektedir, ayağı acır)
özümden çok sevmektir! (zeynep!)
tak! tok! (kafaya vurma efekti. mecnun okula dönmüştür önünü, sola doğru başlayan 360 derecelik turunu tamamlamıştır. ama hala okulun önünde olduğunun farkında değildir. kendi kafasına vurarak mırıldanmaktadır: “neydi? ya üfff!” )
o esnada öğretmenin, müdür yardımcısının ve müdürün ısrarlı kaş göz işaretleri zeynep tarafından algılanır.
zeynep yanındaki küçük mecnunun farkına varır.
şişşş! (zeynep)
hı?!?! (mecnun)
evet, mecnun kafayı kaldırır bakar, tüm okul girer perspektife, eli havada kafasına vurmak üzere kalmıştır, oysa hazrolda durması gerekiyordur.
sağda biraraya gelmiş birkaç hocanın elleriyle ağzını kapatarak güldüğünü görmektedir.
ortada müdür yardımcısı karnını tutmuş, kabız bir ifadeyle yüzündeki pis sırıtmayı bastırmaya çalışmaktadır.
sol tarafta ise ilkokul öğretmeni bıyıklarını yolmakta, tikleri atmakta, kaş ve göz kasları koordinasyonunu kaybetmiş, dörtbir yana ayrı oynamaktadır.
işte o anda mecnun’un kafa yeniden çalışmaya başlar, ve bir atılım yapar.
eeey bugünümümüzü sağlayan ulu atatüürk!…
evet, yine yanlış andımızdan giriş yapmıştır.
çok geçtir… çoook geç!
tüm okuldan bir kahkaha kopar. böyle önden yükselip arkaya giden yeni nesil bir meksika dalgası gibi.
artık kimse ne ağzını, ne de karnını tutmamaktadır zahmet edip.
öğretmenlerden yükselen kahkahalar öğrencilerin kahkahalarının ağırlığı altında boğulmuştur bile.
bizim mecnun gözyaşları arasında açık okul kapısından içeri atar kendini, evet, tuvaletten çıkması için uzun saatler boyunca süren yalvarmalar ve ısrarlar gerekecektir.
aah zeynep ah, yaktın lan beni!!
* : bu başka bir hikaye. o rezaleti de daha sonra anlatırım.

Bir yanıt yazın