Bu yazıyı aslında Facebook’ta durum güncellemesi olarak yazmaya başlamıştım, yazdıkça yazasım geldi, pes ettim, olduğu gibi kopyalayıp blog’da yayınlamaya karar verdim 🙂 Bu nedenle, okurken imlâ hatası ya da anlatım bozukluğu görürseniz, mümkün mertebe gözardı edin lütfen.
—
Sansür karşıtı eylemimiz bitti değil mi, dünün gazını da aldık hep beraber, hah, artık süperiz sanıyorum!
Grev/Eylem kırıcı olmamak için şu sözleri söylemeden önce eylem bitsin diye bekledim, yalan olmasın.
Arkadaş, biliyorum hepiniz geçen yazdan aldınız o birliktelik denen şeyin tadını. Hepiniz dayanışmanın, omuz omuza ses yükseltmenin ne kadar değerli bir şey olduğunu gördünüz.
İyi, güzel…
İnternet ve sansür konusunda hiçbiriniz ilk kez dün sesini çıkartmak maksadıyla da çıkmadı alana, haksız mıyım?
Daha önce de İstiklal’i onbinlerce insan olarak doldurduk, omuz omuza, gözlerine soka soka!
Biri bana açıklar mı, şu güzel eylemi gündüz vakti yapmak varken neden akşam eylemleri yapmayı seçtik? Sadece dün için konuşmuyorum, bundan önceki seferler için de soruyorum bu soruyu.
Hangi kafa bize çıkıp da eylem saati 19:00 diyor, bu kafa neden 19:00’un yanlış bir saat olduğunu düşünmüyor ve biz neden bunun arkasında duruyoruz?
Bir kitle olarak varlığımızı gündüz saatinde neden göstermiyor/gösteremiyoruz?
Gündüz çuvala mı girdi?
Derdimiz ne?
Niye karanlık sokak köşelerinde polis abiler tarafından dayak yiyebileceğimiz, insan gözünün görmeyeceği saatlerde yapıyoruz biz bu işi?
Cumartesi akşamı, Taksim’deki mekânlara getirdiği ekonomik yükü tartışmıyorum. Gezi’de bize destek veren pek çok mekân bu işten geçen yaz çok çok zarar etti. Hâlâ da ediyor, bu yüzden kapanmış olanlar da olmuştur, eminim. Üstelik bu mekânlar bizim gittiğimiz mekânlar, bizim sosyalleşme alanlarımız, bizim ekosistemimizin parçası, bize saldıranların değil.
Biri bana doğru düzgün açıklayabilir mi?
Neden biz bu eylemleri daha önce olduğu gibi gündüz vakti yapmak yerine, polis bir şey yapacaksa da bütün medyayı zorla şahit edebileceğimiz bir saatte yapmak yerine akşam yapıyoruz?
Bu eylemlerden yeni bir Gezi doğmayacak, bana böyle bir tezle gelmeyin.
İnsanlar korktu, insanlar sindi, insanlar evlerinden izliyor olacakları.
Polisin saldıracağını biliyorlar, toplanma şanslarının olmayacağını biliyorlar, gözaltı ihtimalini biliyorlar, demem o ki, biliyorlar ha biliyorlar ve bu yüzden bu eylemlere katılmıyorlar.
Sen akşamın yedisinde eylem çağrısı yaparsan, “Sansüre karşı akşam akşam yürüyeceğiz!” dersen, herkes bunun alt metnini okur, ‘biz gaza geldik çatışacağız’ mesajını alır ve ona göre davranır.
Bu yüzden, gelin yeniden gündüze dönelim. Güneş altında dünyanın bütün renkleriyle direneceksek yine direnelim.
Aksi türlü, çağrıyı hangi platform yaparsa yapsın, ben akşam eylemlerine katılmayacağım. Ve biliyorum ki, katılan insan sayısı da gün geçtikçe azalacak.
İnsanların içindeki ateş küllenmesin diye yapılan şeyin aslında kendi bacağımıza kurşun sıkmaktan hiçbir farkının olmadığını bu metnin ulaştığı herkesin görmesi, -bir şeylerin iyileşmesi adına – aldığı kararları ve/veya kendi adına aldığı kararlara itimat ettiği grubu/platformu daha doğru ve sağlıklı bir eylem planı oluşturmak adına uyarması temennimle.
Yanaklarınızdan sevgiyle öperim.