Merhaba başbakan, ben vicdan, tanışmış mıydık?
İnsanlık tarihi kadar eskiyimdir ben, her doğan bebekle yeni.
Atalarınız iki ayağı üzerinde durmayı ve ellerini kullanmayı öğrendiğinden beridir saklıyım içinizde, yarattığınız ve yok ettiğiniz bütün tanrılardaki sizim.
Pek çok kez ama pek çok kez gösterdim tarih sahnesinde yüzümü. Masallarda, efsanelerde yaşadım. Bütün kahramanlık destanlarında ben vardım, güçlünün güçsüzü ezmediği bütün anlarda ben.
Bir deyim olarak dile geldim kimi zaman, bir öneri, bir tavsiye olarak. Beni dinlemeyen her insana hatırlatıldım, bir sesim olduğunu ve isteseniz beni dinleyebileceğinizi işledim içinize.
Bu topraklar, bu acımasız, bu haşin, bu şevkatli, bu anaç, bu dost topraklar, insan ayağının değdiği bütün topraklar kadar yurdumdu benim, dünya üzerindeki her kara parçası kadar vatanım.
Kardeşinin katline dayanamayıp ölen Şehzade Cihangir idim ben mesela, İzmir’e ayak basmayan Yunan Denizcilerdim ben. 6-7 Eylül’de komşularına ağlayan Müslümanlardım, Kore’ye gidenler gitmesinler diye sokaklarda yürüyenlerdim, 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de çocuklar asılmasın diye meydan meydan bağıranlardım. Beni hatırlıyor musun?
Beyazıt’ta vuruldum, Madımak’ta yakıldım, Gazi’de tarandım. Ben ölmem başbakan, bilir misin? Seni yetiştiren, seni seven anne ve babanın yüreğinde nasıl yaşadıysam, çocuklarını düşünürken de senin yüreğinde filizlendim.
Ve ben bir mayıs akşamından beri İstanbul’da bir parkta sabahlıyorum. Bir mayıs akşamından beri Türkiye’nin bütün parklarında yürüyorum.
Bir polis tarafından vuruluveriyorum, sesimi duymayan yürekler tarafından dövülerek öldürülüyorum. Görevi beni dinlemesine engel bir memur tarafından vuruluyorum kafamdan, gözüm çıkıyor, kolum kırılıyor, parçalanıyorum.
Sana bir şey söyleyeyim mi başbakan, öldükçe çoğalıyorum insanların yüreklerinde. Vuruldukça çoğalıyorum. 30-40 insandan yükselirken sesim, binler, onbinler, yüzbinler oldum, milyonlar oldum, olmaya da devam edeceğim.
Ve sen gözünü kapattın bana, ve sen kulağını tıkadın bana. Kendini benim sesimden yoksun yaşamaya mahkum ettin.
Söylesene başbakan, halkının yöneticisi, halkların yöneticisi, bir insan nasıl insan olur vicdanı olmadan?
Ben senin dininim, ben 1500 yıldır insanlığa “Kul hakkı bütün haklardan üstündür”ü öğretenim.
Ben senin peygamberinim, ben asırlardan bugüne “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır!” diyerek ulaşan sözlerim.
Söylesene başbakan, halkının yöneticisi, halkların yöneticisi, bir insan nasıl Müslüman olur vicdanının sesini duymadan?
Ben şimdi sokaktayım, ben şimdi tencere tava seslerindeyim, ben şimdi parklarda ve forumlardayım.
Ben, 2000 yıldır “Sana tokat atana öbür yanağını dön” diyen ben, şimdi sahnedeyim.
Senden tek bir isteğim var başbakan, beni tanı. Tanış benimle, duy sesimi, kulak ver bilgeliğime.
Yarından umut kesilmez başbakan, izin verirsen her şey çok güzel olabilir.
Beni duymamaya devam edersen, bana sağır, bana kör, bana dilsiz olmaya devam edersen…
Sanma ki ilk olacaksın, sanma ki son olacaksın.
Ama benim sayfalarımda yargılandığın gün, benden yoksun anılacaksın.